“Türkiye’de Ermeni olmak depremi beklemek gibi”

Standard


Agos’un İmtiyaz Sahibi ve Ermeni tarihi araştırmacısı Sarkis Seropyan’a göre Hrant Dink’in öldürülmesi Abdülhamit döneminden bu yana Ermenilere yönelik her 10 yılda bir yapılan operasyonlardan biri..

Tehcir sırasında yedi yaşında olan annesi, Sarkis Seropyan’a çocukluğunda masallar yerine Ermenilerin yaşadıkları vahşeti anlatmış hep. Daha çocukluk dönemi bitmeden Seropyan, yoksulluk nedeniyle ortaokuldan sonra bir buzdolapçının yanında çalışmaya başladı. Anneannesi ve annesiyle Tarlabaşı’nda tek odalı bir evde yaşıyorlardı. Askere gitmeden hemen önce gayrimüslimlere yönelik yağma hareketi olan 6-7 Eylül Olayları patlak verdi. Dönüşünde kendi işini açtı, ama en büyük tutkusu kitaplardı. Sürekli Ermeniceden Türkçeye çeviriler yapıyor, Ermeni gazetelere yazılar yazıyordu. Yıllar sonra Hrant Dink’le yolları kesişti; sonra, 1995 yılında, tam 60 yaşında gazeteciliğe başladı. Hrant Dink’le birlikte hakkında 301. maddeden dava açıldı. Adliye koridorlarındaki saldırılardan o da payını aldı. Bu davadan yargılanması hâlâ sürüyor. Hayatı Türkiye’deki Ermenilerin yaşadıklarının özeti olan Sarkis Seropyan’a göre her 10 yılda bir Ermenilere sopa gösteriliyor. Ancak Seropyan’ı umutlandıran gelişmeler de yok değil: “Hrant’ın cenazesine binlerce kişinin katılması bize ilk defa umut verdi.”

– 1955 yılında yaşanan 6-7 Eylül Olayları’nda İstanbul’da mıydınız?
– Yalova’daydım. Sabah erken dönecektik İstanbul’a, hiçbir şeyden habersiz. Üç arkadaş, sabah 06.00’da yola çıktık. Büyükada’ya geldiğimizde denizde kayıklar gibi yüzen masa ve sandalyeler gördüm. İskele civarındaki bütün kahvelerin, lokantaların malzemeleri denizdeydi. Önce masa ve sandalyelerin çatlaklıklarının gitmesi için suya bırakıldığını düşündüm. Sonra gemideki çalışanlar anlattı: “Ya sizin haberiniz yok mu, Atatürk’ün evine bomba koydular.” Belli kişilerin, gayet organize bir şekilde insanları galeyana getirip İstanbul’u yerle bir ettiklerini orada öğrendim. Yıllar sonra da bunun düzenlenmiş, programlanmış bir eylem olduğunu öğrendik.

– O sırada kaç yaşındaydınız?
– Askere gidecektim, 20 yaşındaydım. Askere gitmeden önce arkadaşlarla son gezilerimizi yapıyorduk. Olayı öğrendikten sonra ilk olarak evimi merak ediyordum. Annem ve anneannem vardı evde bakmakla zorunlu olduğum. O zaman iskelelerin çoğu köprülerin üzerindeydi. Ada gemileri tam Galata Köprüsü’nün ortasına yanaşırdı. İndiğimizde köprüden araç geçmiyordu. Köprünün üzeri kumaşlarla kaplanmıştı. Kumaşların üzerine de yiyecekler, başka şeyler dökmüşler. Bunların üzerinden yürüyerek Karaköy’e oradan da Şişhane’ye kadar yürüdük. Ondan sonra bir tramvaya asıldık. Evin durumunu tespit ettikten sonra çalıştığım dükkâna gittim.

– 6-7 Eylül’de evinize zarar vermemişler miydi?
– Hayır. Çünkü Tarlabaşı’nda ara sokakların birinde tek bir odada yaşıyorduk. Ev sahibimiz Rüştü Bey, Kıbrıslı bir Türk’tü. İki gözü görmeyen bir adamdı. Eşi Ermeniydi. O evde her odada bir kiracı otururdu. Sinema artisti Muhterem Nur da karşımızdaki odada kalıyordu. Olaylar başlayınca Kıbrıslı Rüştü Bey, elinde bastonuyla evin kapısının önüne koyduğu sandalyeye oturuyor. Yağmaya gelenlere de “Ben Kıbrıslıyım, bu evde Rum yok, gidin,” diye bağırıyor. Gerçekten de evde Rum yoktu ama Ermeni vardı.

 

– Vahşetin görünen sebebi Kıbrıs’tı. Ermenilere göre asıl neden neydi?
– Operasyonların başlangıcı Abdülhamit’e kadar gidiyor. Ermenilerin bir inancı vardır: “Türkiye’de yaşıyorsan 10 senede bir sopayı yiyeceksin kafana.” Bu artık bir atasözü oldu. Gerçekten de, 10 senede bir Ermenilere ya da genelde gayrimüslimlere yönelik bir operasyon olmuştur. Aklıma gelenleri sayarsam; 20 Kura Askerlik, Varlık Vergisi, 6-7 Eylül Olayları… 20 Kura Askerlik’te amaç 20’den 40 yaşına kadar olan gayrimüslim erkekleri askere almaktı. Şaheser bir fikirdi! İsmet Paşa’nın o dokuz tilkinin dolaştığı beyninden çıkmış bir şaheserdi! Varlık Vergisi için de bugün “Türk ekonomisini kalkındırmak için gerekliydi,” diyenler bile oluyor. 6-7 Eylül Olayları’nı planlayan ise Ermenilerin çok güvendikleri ve inandıkları Demokrat Parti’ydi. Bu ülkede Ermeniler CHP’ye oy vermezlerdi. Bülent Ecevit’e kadar. Çünkü CHP’nin başında İsmet İnönü vardı ve İnönü, Ermeni düşmanı olduğunu defalarca ifade etmişti. CHP de, sol parti diye ortaya çıkınca Ermeniler de oy verdi. Ermeniler, İsmet Paşa’ya karşı Demokrat Parti’ye kurtarıcı olarak sarıldılar. Ama onların da ilk icraatı 6-7 Eylül Olayları’nı gerçekleştirerek bazı kesimleri zenginleştirmek oydu.

– Belli aralıklarla azınlıklara yönelik olayların veya operasyonların gerçekleştirilmesi Ermenileri nasıl etkiliyor?
– Durumu iyi olanlar göç ettiler. Yurtdışında kendine yeni bir hayat sağlayamayacak olanlar ise burada kaldılar. Bakın, zaman zaman bazılarımız yurtdışına göç edebilecek durumda olsak bile gitmiyoruz. Doğduğumuz toprakları sevdiğimiz için kalıyoruz. Hrant Dink yüz kere gidebilirdi. Gitmedi ama ona tahammül edemediler ve öldürdüler. Hep aynı zihniyet: “Yine bunların sesi çıkmaya başladı. Bir tokat atmak lazım.” Hrant Dink’ten sonra insanlar gitmeyi düşünmedi değil. Gidenler de oldu. Yine de gidecek. Her operasyondan sonra Ermeniler, “10 sene geçti, operasyonu yedik. Bir on sene daha rahatız, bu arada yavaş yavaş gideriz,” diye düşünürler. Ama zamanla unuturlar, gitmezler. Yeni operasyon olunca da “Gidecektik, nasıl unuttuk,” derler. Yani deprem gibi. Şimdi ise yavaş yavaş bir şeylerin düzeleceğine inananlar çoğaldı.

– Ne değişti ki?
– Hrant’ın ölümünden sonra bu kadar insanın, kalkıp bizimle birlikte yürümesi çok önemliydi. İnsanlarda demokrasinin yerleşeceğine dair umut belirdi. Ermeniler ilk kez umutlu. Gençler güzel şeyler düşünüyor. Türkiye’nin geleceğini birlikte inşa etmek istiyorlar.

– Ermeniler son seçimde kime oy verdi?
– MHP’nin tavrı zaten belli. CHP’nin sol parti olmadığı ortada. Demokrat Parti’ye oy verenler oldu. Ama Ermeniler genelde AKP’yi tercih etti. Çünkü gidecek başka parti yoktu. AKP’nin dindarlığı bizi pek etkilemiyor. Ayrıca AKP’nin, Türkiye’yi İran yapacağına inanmıyorum. Hatta bana göre bunu söyleyenler ayıp ediyorlar. Bu belden aşağı vurmaktır. Bunun dışında tabii ki Baskın Oran’a oy verdik. Çünkü azınlık mensubu olmadığı halde azınlıkların haklarını korumayı kendisine şiar edinmiş bir insan.

Yayın tarihi: 16 Eylül 2007, Pazar, Sabah Gazetesi Eki
http://www.sabah.com.tr/2007/09/16/pz/haber,FF54CC098C6C4F3C8AFADA2527B05E6D.html

 

Leave a comment